Saat 04:30 uyuyamadım. Zaten ordumuz bir bölgede ama yedi düvele karşı savaş verirken uyumak bizim kaderimizde yazılı değil. Dünyanın öbür ucunda mazlumun ayağına diken batsa bizim ayağımız acıyor. Nerede kimsesiz biri varsa kimsesiz yanımız bizi huzursuz ediyor. Nerede bir fakir varsa yoksulluğumuz aklımızdan çıkmıyor. Belki de asırlardır yalnız olduğumuz için yalnızların kimsesizlerin yanındayız.
Her şeyin ömrünün olduğu gibi devletlerinde ömrü vardır. Osmanlı devleti 600 yıl hükmettiği topraklara adalet götürmüştür . İlim adamlarını sanat adamlarını desteklemiş en üst düzeyde çalışmalar yapmalarına imkan tanımıştır. Osmanlı İmparatorluğu dünya devletiydi, hiçbir zaman sömürgeci emperyalist bir devlet olmamıştır. Osmanlı’nın bıraktığı topraklara; bizi ilgilendirmez gözüyle bakamayız. Bosna’ya, Kosova’ya baktığımız gibi Kudüs’e, Şam’a, Halep’e, Beyrut’a, Musul’a, Kerkük’e ve dahi Kahire’ye Trablus’a, Bingazi’ye Mekke’ye Medine’ye ne olursa olsun bana ne diyemeyiz. Çeçenistan’a, Doğu Türkistan’a, Arakan’a, Sudan’a…Ne olursa olsun bana ne diyemeyiz.
Bu günkü Afrin operasyonu üzerinden yorum yapanların bir çoğu yanılgı içindeler. Devletimiz ülkemizin güvenliği ve menfaatleri gereği bu operasyona çıktı.3,5 kayıtlı yaklaşık 5 milyon Suriye vatandaşı ülkemize sığınmış durumda. Acilen terör yuvasına dönüşmüş o yerlerin sınırlarımızı sürekli tehdit etmesinden kurtulmak zorundayız. Bu insanların vatanlarına kavuşmalarını sağlamalıyız. Terör bu ülkede kimlerin canını yakmadı ki.40 yıldır dökülen kanı görmezden gelmek gaflettir. Aksini düşünmek istemiyorum çünkü ülkesinin teröre karşı başarısız olacağını düşünen ve ülkesinin yanında yer almayan insanları bu topraklar hazmedemez. Bu ülkenin en doğusundan en batısına kadar kime vatan desen, sahip çıkar. Kendi sınırlarımız içinde 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz ama yetmedi. Terör yuvalarını besleyen topraklara gitmekten başka çaremiz kalmamıştır. Suriye ,Irak kendi topraklarına sahip çıkıp teröre ev sahipliği yapmasaydı oralarda olmazdık. Dünyanın öbür ucundaki ülkeleri Ortadoğu ilgilendiriyorsa emin olun bizi daha çok ilgilendirir. Sadece kendi sınırlarımıza hapsolarak Türkiye’yi koruyamayız. Orta doğuda aktif rol almamız lazım .Yeni dünya düzeninde söz sahibi olmak zorundayız.
‘’ Oradaki Türklerin nasıl kahramanca vuruştuklarını masanın üstünden aldığım şifreli telgraftan okudum. Kudüs’ü İsrailoğulları gibi bırakmadık. Türkler gibi bıraktık. Nebi Samoil üstünden Müslüman ve Hıristiyan mabedlere inenler, Türklerin son gününü hatırlayacaklardır.
Karargahın içinde ‘’Kudüs düştü!’’sözü ölüm haberi gibi yayıldı. Daha şimdiden Beyrut’a, Şam’a ve Halep ‘e gözyaşlarımızı hazırlamak lazımdı.
Trenden giderken iki tarafımızda Suriye ve Lübnan’ı sanki safra gibi boşaltıyoruz. Yarın kendimizi Anadolu’nun köyleri arasında Kudüs’süz, Şam’sız, Lübnan’sız, Beyrut’suz ve Halep’siz, öz can ve öz öz ocak kaygısına boğulmuş, öyle perişan bulacağız.(Zeytin Dağı -Falih Rıfkı Atay’ın anı kitabından alıntı)’’
Tarihi iyi okumak gerekir. O dönemin şartlarına göre değerlendirmek gerekir.2018 gözüyle bakmak yanlış düşüncelere kapılmamıza sebep olur. Kudüs gözyaşlarıyla, daha fazla zarar görmesin diye şartlı olarak bırakılmıştır.
Devletlerin kendini koruma refleksleri vardır. Türkiye de bu refleksi göstermiştir. Suriyelinin ,Iraklının, Afganlının ,İranlının Arabın, Acemin sığınacağı tek kale Türkiye’dir. Biz mazlumların umuduyuz. İşte bu kale düşerse bizim sığınacağımız yer yoktur. Böyle bir zamanda devletinin yanında yer almayanın bu milletle alakası olamaz.