İnsan bir kere şehir hayatının içine girdi mi, çürür. Etrafındaki olup bitene karşı duygusuzlaşır. Zaman öyle hızlı akar ki koşturduğunu zannederken aslında olduğu yerde sayar. Yüz yaş yaşasa bile anlayamaz neleri kaçırdığını. Sürekli yetiştirmesi gereken işler vardır. Yetiştirmesi gerektiğini zannettiği işleri onu girdap gibi içine çeker. Hem kendi hayatını hem de çevresindekilerin hayatını yok eder. Yokluk içinde çekip gider. Oysa insan nerede yaşarsa yaşasın dingin yaşamalı. Kaybolmamalı, kaybetmemeli. İçtiği suyun aldığı nefesin tadına varmalı. Dünya’nın peşinden koşup kendi hayatını kaçırmamalı. ’’Ne çok şey için ömür harcadım. Şimdiki aklım olsaydı.’’ Klişe cümlesini söylememek için insan kendini de sevdiklerini de atlamamalı. Haddi bilmek ne güzel şey. İnsan önce haddini bilmeli birde kendini…Hem kendini bilmeli hem haddini…Ve mutlaka haddini… Evrendeki muhteşem nizama karşı yelken açıp mesafe alabileceğimizi zannediyoruz. Bilmem kaç milyar kadar yıl önce kurulmuş Dünya’da kum tanesi kadar olduğumuzu unutup lüzumsuz işler için ömür harcıyoruz. Halbuki insanın mayası sevgidir. Sadece severek dünyayı kendimiz için anlamlı kılabiliriz. Karşılık beklemeden çıkar gözetmeden… Her insan bir fidan dikse, penceresinin önünde saksılar yetiştirse, sokak köpeklerine ve kedilerine bir kap su, bir parça ekmek verse, bir yaşlının hatıralarını dinlese, bir yetimin göz yaşını silse, çayını kahvesini eşi ile dostu ile içse dünya daha yaşanır olurdu. Bireyselleşiyoruz…Bencilleşiyoruz…Biz çocukken slogan bir cümle vardı. ’’Herkes kapısının önünü süpürürse bütün mahalle temiz olur.’’ Sadece fiziki anlamda düşünmemek lazım. Ruhumuzun da buna ihtiyacı var. Herkes kendi ruhunu arındırmalı, fazlalıklardan. İnsan önce kendini affetmeli, önce kendini azat etmeli. Kendine iyi davranmalı ki ruhu ferahlasın ve çevresine yansısın.Gençlik yıllarımda çok çalışırsam,her şeyi dosdoğru yaparsam Dünyayı değiştireceğimi düşünürdüm hep. Oysaki dünya kurulduğundan beri Habil ile Kabil’in savaş sahnesiydi. Onca peygamber çalışmamışmıydı.İnsanlık için ömürlerinden, canlarından vazgeçmemiş miydi? Onca lider, devlet adamı, bilim adamı, din adamı ya onlar çalışmamış mıydı? Dünya kurulduğundan beri insanlar çalıştı. Kimi kendisi kimi ise hem kendisi hem de idealleri için çalıştı. Onca peygamber düzeltmeye çalışmamış mıydı? Öyleyse çalışmak çabalamak kendi izimizi dünyaya bırakma isteği insanın doğasında var. Önemli olan bu dünya meşakkatini nasıl anladığımız ve anlamlandırdığımızdır. İnsan kırkında farkına varıyor. Kırk beşinde geçen ömrüne üzülüp gerçek ve kalıcı bir şeyler yapmanın telaşına düşüyordu. Dünya yaşam döngüsünün sahnelendiği yerdir. Üzülmenin faydasız ve zaman kaybı olduğu aşikardı. Dünyanın kendisi hırsızdı. Üzerinde yaşayan herkesten kira bedeli tahsil eder gibi ömrünü alıkoyuyordu. Dünya nimetleri o kadar çeldiricidir ki büyüsüne kapılan insanı yok ediyor, kendi hırsında ve nefsinde… Kırsalda yaşayan ya da kıyıda köşede yaşayan insanların dinginliği aslolandı. İnsanoğlu bunu çok geç fark ediyor, farkına vardığında ise yapacak çok şeyi kalmıyordu. Bundan sonra ne yapabilirim ki? Sözüme kıymet veren gençlere örnek olmaktan başka. İşte bu yüzden çabam. Sadece sizlerin hayatlarında hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, yanlışlar yok. Herkes mutlaka bu duyguları dönem dönem yaşar. Birimizin diğerine üstünlüğü yok. İnsan tek başına hiçbir değer üretemez. Birbirinin tamamlayıcısıdır ve birbirinin aynasıdır. Sizlere baktıkça kendimi görüyorum. Hiç birimizin diğerimizden üstünlüğü yoktur. Yüz yaşında insanın bile bir bebekten, çocuktan öğreneceği şeyler vardır. Öğrenme ve öğretme nimetinden nasiplenen biri olma şansını yakalamış biri olarak söylüyorum; hayat çok güzel. Tüm olumsuz yanlarına rağmen güzel. Değiştirmemiz gereken bakış açımız. Bir genç öğretmek için çabalarken, tecrübeli birinin duruşu, tavrı ve yaşamı bile öğretir. Tecrübenin suskunluğu bile altın değerindedir. Gençken koşuşturarak yaptığım işleri şimdi oturarak yapıyorum. İnsanın her yaşta yapabileceği güzel işler vardır. Asla umutsuzluğa kapılmayın. Hırsınız sizi geliştirmeye yöneltsin, yarışmaya değil. İnsan kendini aşmalı. Rakibi kendi olmalı. Yarışı kendi ile yapmalı. Kendini aşan her zorluğu aşar. İnsan ömrü hayallerini gerçekleştirecek kadar uzun, boşa harcamayacak kadar kısadır. Nurgül Bektaş YAKIN