Aslında kadın ve demokrasi diye bir konu belirlediğim için kendimden utanıyorum. Ve bu konu üzerine halen düşünüyor ve yazıyor olduğum içinde ülkem adına utanıyorum.Geçen sene bir program plânlamıştık. Program öncesi küçük çaplı bir araştırma yapmıştım programın anlamlı ve içinin dolu olması açısından ve sivil toplum örgütlerinin kadın paydaşlarının durumunu analiz etmek adına.
Malatya’da tabanı olan dört siyasî partinin, beş tanede büyük sivil toplum kuruluşunun eski kadın komisyonlarından tanıdığım kadınlarla sohbet ettim. Sorular yönelttim.Yıllarca emek verdiğiniz sivil toplum örgütünden neden uzaklaştınız?...
Farklı çevre ve görüşlere sahip kadınlarımızın ortak görüşleri özetle şöyle;
‘’Kadınlar önce babalarını sonra kardeşlerini evlendikten sonra eşlerini sonra oğullarını destekliyorlar. Ömürleri desteklemek onarmak ve tamir etmek üstüne kurulu. Tam kendimi yetiştirdim bende varım diyeceği zaman önce destekledikleri sonra ise çevresi engel olmaya başlıyor. Çoğunlukla somut bir şey yok gibi gözüküyor lakin gerçek bu. Kadın destek verdiğinde iyi karşılanırken’ temsil hakkımı kullanmak istiyorum’ dediğinde ötekileştirme başlıyor.
Yıllarca siyasi partilerde dernek, vâkıf ve diğer sivil toplum örgütlerinde fedakârca mücadele eden kadınların etkin olmaya başlamasıyla yıldırma politikası devreye giriyor. Bilerek ya da bilmeyerek kadınların hakkı gasp ediliyor. Üstelik bazen de aynı amaç için mücadele eden insanlar kullanılarak.
Kadınlarda temsil yeteneği ve liderlik vasfının olmadığı düşünülüyor.
Kadının desteğine ihtiyaç duyuluyor fakat fikirleri değersizleştiriliyor.
Ömrü boyunca cinsiyet ayrımcılığı yapmadan destek veren kadın; desteksiz bırakılıyor. Köşesine çekilmek zorunda bırakılıyor. Omuz omuza yol yürüdüğü dava arkadaşları tarafından yalnız bırakılıyor.’’
Nezihe Muhiddin Hanımın önderliğinde uzun yıllar mücadele ederek 1934’ te seçilme hakkımızı aldık.
1935 yılında yapılan milletvekili seçimlerinde 17 kadın, 1 yıl sonra yapılan ara seçimde de bir kadın daha seçilerek 18 kadınla temsil edildik. O günün şartlarında dünya ikincisiydik.400 vekilden 18 kadındı yani %4,5 ti. 24 Haziran seçiminde ise 600 vekilden 104 ü kadın vekil ve %17,48 e denk gelmektedir. Dünyada ise kadın temsil oranı bakımından 118. sırada yer alıyoruz.
Hangimiz ya da kaçımız Nezihe Muhiddin ve arkadaşları kadar mücadele ettik.1923’ten 1934 yılına kadar kadınlara seçme ve seçilme hakkını talep etmişlerdir. Büyük sıkıntılara katlanarak verdikleri mücadeleyi biz ne kadar sürdürebildik.
Hiçbir hak altın tepside sunulmamıştır. Her hak için mücadele eden ömründen fedakârlık yaparak bedenini taşın altına koyan, adanmışlık ruhu ile çalışanlar var.
2500 yıl önce Saka Kraliçesi Tomris Hatun, Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar uzanan devletini yıllarca yönetmiş ve Pers Kralı Kyros’a karşı savaşmış ve büyük bir zafer elde etmiştir. Dinimize göre kadın eş ve eşit yaratılmıştır. İslam’ın öncü kadınları buna örnektir. Hz. Hatice ve daha birçok alim ve önder kadın örnek alınabilir. Kayı Obasını yıllarca yöneten Hayme Ana gibi tarihimizde nice örnek kadınlar var.93 harbinde destan yazan Nene Hatun, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda Fatma Seher Erden, Şerife Bacı, Hâlime Çavuş, Nezahat Onbaşı, Halide Edip Onbaşı, Senem Ayşe, Hafız Selman İzbeli, Gördesli Makbule, Emir Ayşe, Tayyar Rahmiye gibi nice kahramanlarımız var. Bunca yiğit ataların torunları olan bizler neden mücadele ruhumuzu kaybediyoruz.
Kadın ya kahramandır ya da kahraman yetiştiren anadır. Kadın ya yönetendir ya da yöneteni yetiştiren destekleyen en önemli güçtür.
Kadının içinde olmadığı hiçbir çalışma, hiçbir siyasi hareket, hiçbir STK, hiçbir savaş başarıya ulaşamaz.
Devletimizi ayakta tutan iki temel gücümüz var. Biri aile yapımız diğeri ordumuzdur. Bu iki gücüde ayakta tutan kadınlarımızdır. Eğer bu iki yapıyı kaybedersek geriye devlet diye bir şey kalmaz.
Kadın devlet, erkek ordudur. Devletsiz ordu, ordusuz devlet olamaz.
Nüfusun yüzde ellisini oluşturan insan unsurunu görmezden gelmek, yönetimden uzak tutmak ülkemiz açısından acı bir tablodur. Ne yazık ki nice yetenekli, yetişmiş ve birikimli kadınlarımız öğrenilmiş çaresizlik yaşayarak köşesine çekilmek zorunda bırakılmaktadır.
1000 yıldır bedelini şehitlerimizin kanı ile ödediğimiz bu vatanın yönetiminde de söz sahibi olmalıyız. Bu bizim hakkımız. Gerektiğinde vatanı için canını, çocuğunun canını, eşinin canını ortaya koyan kadınlarımız emin olun demokratik yapıların içinde de çok başarılı çalışmalara imza atabilirler.
Mesele şu ki;’’ Benim çocuğum annesiz büyür ama vatansız büyüyemez’’ diyen Nene Hatun’a layık torunlar olacak mıyız, olamayacak mıyız? Attığımız her adımı milletimizi daha ileriye taşıyacak azim ve kararlılıkla atmalıyız. Her birimiz bulunduğumuz alanın en iyisi olmak için mücadele etmeliyiz. Bulunduğumuz camiayı bir arada tutmak ve geliştirmek için çalışmalıyız.
Bizler de artık hakkımız olan; temsil hakkı için mücadele etmeliyiz. Sakın unutmayın biz bu ülkenin ve dünyanın yarısıyız, ötekisi değil.
Malatya’nın yetişmiş, kanaat önderi değerli arkadaşlarım; yerinizde kalın ve mücadele edin.
Zorluklar olacak, moralinizi bozmak isteyenler olacak, vaz geçirmek için uğraşanlar olacak, yıllarca omuz omuza yol yürüdüğünüz arkadaşlarınız çelme takacak.
Paranız olmayabilir, nüfuslu bir eş ve babaya sahip olmaya bilirsiniz lakin başarabilirsiniz. Başaracağız. Tek yapmamız gereken kendimize inanmak ve birbirimize destek olmaktır. Allah herkes için ayrı ayrı kader çizgisi belirlemiştir. Kar taneleri gibi…Birbirimize değmeden zarar vermeden ilerleyelim ve kardeşçe güzel işler yapmak için niyet edelim. Eğer biz inanırsak çevremizdeki insanlarda zamanla bize inanacaktır. Kadın erkek fark etmez, eğer emek verdi iseniz pes etmeyin. Belki de sıra sizdedir.
22.04.2021
NURGÜL BEKTAŞ YAKIN