Diyarbakır'ın Ergani ilçesine bağlı Canveren Köyün'de öğretmendik.
Oğlum üç aylıktı,çok ağlardı.Susturmak için sürekli evin içinde kucağımızda gezdirirdik. Televizyondan son dakika haberi geçti.Gözlerimize inanamadık."8.Cumhurbaşkanımız Turgut Özal vefat etti."
Kanepeye oturdum dizimin bağı çözülmüştü.Tüm çocukluğum film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.12 Eylül darbesi ,her akşam korkuyla dinlenen/ izlenen haberler...Siyah beyaz televizyonlarda Kenan Evren'in halka hitabı .Sıkışan kalplerimiz...
1983 yılında Turgut Özal'ın seçimi kazanıp hükümeti kurması ile değişmeye başlayan Türkiye...
Lacivert takım elbiseli asık suratlı adamlardan sonra halktan biri.Kah eşofmanlı kah tişörlü...Her yerde, halkın içinde...
Babam Özal'a pek sıcak bakmazdı.Enflasyon yükseldi ,derdi.Bense çok severdim.Çocukluğumuzun travması olan12 Eylül'ün çıkışı gibiydi.Değişim,özgürlük,gelişme demekti Özal.
Siyaseti Özal'la sevdim.Kalp ameliyatı olmak için Amerika'ya gidecekti.Halkımızdan dua istiyorum demişti.İlk defa o gün babamla birlikte ağladık,1987 şubatı.Babamda kalp hastasıydı.Çocukluğum "Allah'ım bugün de babam ölmesin."diye dua etmekle geçmişti.Dört ay sonra 25 Haziran 1987'de babamı kaybettim.
Artık tek başıma Özal için dua ediyordum.1989 yılında Cumhurbaşkanı seçildiğinde Ağrı Eğitim Yüksekokulu'nun yurt kantininde sevinçten kalbim duracak gibi olmuştu.
"Cumhurbaşkanı olduk diye namazı mı terk edelim?" dediğinde, işte benim cumhurbaşkanım Turgut Özal,demiştim.
Özal benim için demokrasi demekti, özgürlük demekti.Düşüncelerimizi korkmadan ifade edebilmek demekti.O gün anlamıştım demokrasimizin derin bir suskunluğa dönüşeceği günlerin yaklaştığını.
Rahmetle...
Nurgül Bektaş Yakın