Toplumumuzda her geçen gün artan ve alışkanlık haline gelen ‘’Yalan söylemek ‘’ çirkin bir davranıştır. Aynı zamanda ‘’Yalan söylemek ‘’ İslam dininde de yeri yoktur. Dolayısıyla yalan söylemek büyük günahtır. Nahl süresi 105. Ayet ( Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ü Teâlâ’nın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.) Ayette belirtildiği gibi yalan söylemek ne kadar çirkin bir davranış ve büyük bir günah olduğunu anlıyoruz.
Ah şu yalanlar...
Herkesin dert yandığı bir konudur bu. Yalanlar ve yalancılar! Yalanın tarihi de insanın varoluşu kadar eskidir malum. Bir yerde insan varsa, yalan da vardır, yalancı da vardır. Maalesef öyle. Yalan öyle bir şey ki, kimse ben yapmam ben yalan söylemem diyemez elbette. İnsan bir gün bir noktada mutlaka pembe de olsa, beyaz da olsa bir yalana başvurabiliyor. Ama tabi insanı yaralayan, kıran, üzen ve hatta bazen birilerini hayatınızdan çıkarmanıza neden olan yalanlar da vardır. İşte bu tür yalanlar asıl tehlikeli olanlardır ve buna başvuran insanların sizi üzeceği bir gerçektir.
Ah şu eski günler...
İnsan bazen hani nerde o eski günler derdik ya, aynen öyle, nerde eski günler. İnsanın eski günler dediğimiz aslında o günlerdeki gönül temizliğidir. Yoksa gün aynı gün, dünya aynı dünya, zaman aynı zaman? Ama insan aynı insan değil. Çocukluğumuzdaki gibi masum ve günahsız değiliz. O zamanlar hayattan beklentilerimiz ve hesaplarımız büyük değildi. Büyüdük, hırslarımız büyüdü. Fakat ruhlarımız aynı oranda büyümeyip güdük kaldı. Beslemedik ki büyüsün. Çocuklarımızı, kardeşlerimizi dürüstlük ilkesiyle büyütemedik. Yeni nesil eski örf, adet ve kültürlere bağlı yetiştirilmedi. Yeni nesil neye göre yetişiyor? Teknolojiye göre, Avrupa’ya göre, yanlış arkadaşları örnek alarak, ayetler ve hadislerden uzak kalmalarından kaynaklanan durumlardan dolayı maalesef dürüst bir nesil yetişmiyor.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalpleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. (Yalan, nifak kapılarından biridir.) [İbni Adiy] bir diğer hadiste ise Hz. Muhammed (s.a.v) Şöyle buyuruyor; Yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir çengelle yırtılacağını, diğer tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi olacağını, sonra iyi olan tarafın tekrar yırtılarak bu şekilde Kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. (Buharî)
‘’Yalan söylemek’’ ne kadar büyük bir günah olduğunu hadislerde okumuş olduk. Yeni nesili yalana asla prim vermeden yetiştirmeliyiz. Yalansız dolansız bir dünyanın mümkün olduğuna inanan insanlar gibi davranmalıyız. Hepimiz yalandan ve yalancıdan nefret ediyoruz. Ama bir yandan da yalanın içine batmış durumdayız. Dünya hiç bu kadar “yalan dünya” olmadı. Ortada bir sorun olduğu kesin.
Bir genç, Peygamber efendimize, üç büyük günaha yakalandığını bildirdi. Bunlardan biri yalandı. Peygamber efendimiz, (Yalanı benim için terk et!) buyurdu. Genç, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, (Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söylemiş, verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Diğer iki günahı da bıraktı. (Şir'a) Dinimiz yalan ve yalancılığı günahların en büyüklerinden birisi olarak kabul eder. Bir diğer hadiste ise Hz. Muhammed (s.a.v) Şöyle buyuruyor; "Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?" buyurur ve bunu üç kere tekrar eder. Sahabe efendilerimiz, "Evet" deyince: "Allah'a şirk koşmak, anne-baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak" buyururlar. Ardından da "Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik" diyerek yalanın da büyük günahlardan olduğunu üstüne basa basa tekrarlayarak ifade eder. (Buharî, Şehadet, 10)
Neden insanlar yalan söyler şöyle bir bakalım; Bir insan zarar göreceğinde, ceza alacağında, reddedilme korkusu, kayıp korkusu, yalanın alışkanlık hale gelmesi ve başkalarını düşünme gibi birçok amaç için yalan söyler. Yalan güvensizliği doğurur. Eşyanı kayıp et, paranı kayıp et ama güvenini asla kayıp etme! İster arkadaş ilişkisinde olsun, ister evlilik ya da iş ilişkisinde güvenin çok önemli bir faktör olduğunu unutmamak ve dürüstlüğün her zaman kazandığını bilmek gerekir. En çok bilinmesi gereken şeyin ise başkalarını kandırmaktan daha çok insanın kendini kandırmasının çok daha korkunç olduğudur. Dolaysıyla güven ve dürüstlük ilkesi çok önemlidir. En önemlisi ise yalansız bir şahsiyet çok önemlidir.
Ama şu biline ki, yalancının mumu genellikle yatsıya kadar yanıyor ve yalanlar asla unutulmuyor, cezalandırılmasa bile hayli ciddî negatif bir algı tortusu bırakıyor.