Atamız, canımız, kanımız, kahramanlarımız, gururlarımız bizim geçmişimiz. Atalarımızla ne kadar övünsek ne kadar gurur duysak azdır. Bu kutsal toprakları bizlere bırakan tüm atalarımıza minnettarız.
Yavuz Sultan Selim Han 22 Eylül de vefatının 500’üncü seneyi devriyesinde saygıyla ve rahmetle anıldı. Yavuz Sultan Selim’in İslam dünyası üzerinde bütünleştirici bir lider olması, dönemin bazı kaynaklarına göre ‘’Hilafet Tahtının Sultanı’’ şeklinde anılmasına yol açmış, resmi belgelerde ise Mekke ve Medine koruyucusu anlamına gelen’’Hadimü-l Haremeyn’’ unvanıyla biliniyor.
Tam 500 yıl önce 22 Eylül'de vefat eden Yavuz Sultan Selim, sekiz yıldan fazla süren yönetiminde, Osmanlı tarihinde dönüm noktası teşkil eden olaylara imza attı.
Arşivlere göre bazı önemli olayları kısaca şunları söyleyebiliriz; 1470 yılında Babası II. Bayezid'in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya'da doğan Yavuz Sultan Selim, küçük yaşlarında birçok laladan eğitim aldı.
Babasının tahta çıkmasının ardından Şehzade Selim, 1487 yılından 1510 yılına kadar Trabzon sancak beyliği yaptı. Şehzade Selim'in Trabzon'daki idarecilik yılları ona ileride kısa sürecek saltanatı için çok iyi bir tecrübe kazandırdı.
Bazı vezir ve paşaların da baskısı sonucu II. Bayezid, tahtından Selim lehine feragat etmek zorunda kaldı. Böylece Selim 24 Nisan 1512'de dokuzuncu Osmanlı hükümdarı olarak tahta çıktı.
Yavuz Sultan Selim, iki yıl bir ay süren seferin ardından 25 Temmuz 1518'de İstanbul'a döndü.
1519 yılının nisan ayında Rodos seferi için donanmaya yeni gemiler tedarik ettirip, toplar döktürdü. Ulemanın Şah İsmail'e karşı seferin daha önemli olduğu görüşü sonrası Rodos seferinden vazgeçti.
Sultan Selim, İstanbul'da çıkan veba salgını sonrası 18 Temmuz 1519'da Edirne'ye gitti. Sırtında çıkan bir büyük ur yüzünden Çorlu'dan ileri gidemedi.
Hekimlerin müdahalesine rağmen hastalığı giderek ağırlaştı ve iki ay kadar burada ümitsiz bir tedavi gördükten sonra 21-22 Eylül 1520'de sabaha karşı vefat etti.
Yavuz Sultan Selim'in vefatı oğlu Süleyman'ın Manisa'dan İstanbul'a gelişine kadar gizli tutuldu.
1 Ekim'de İstanbul'a getirilen naaşı oğlu ve devlet adamları tarafından şehir girişinde karşılandı ve Fatih Camii'ne indirildi. Burada kılınan namazdan sonra bugünkü türbesinin bulunduğu Mirza Sarayı denilen yerde defnedildi.
Hükümdarlığı döneminde hilafeti ve kutsal emanetleri İstanbul'a getiren Yavuz Sultan Selim, 500 yıl önce 22 Eylül'de vefat etti.
Aslında toplum olarak her yeni nesillere atalarımızın zaferlerini anlatmamız ve doğru bilgiler aktarmamız gerekiyor. Geçmişini bilmeyen bir nesil geleceğe yön veremez. Dolayısıyla her aile geçmişini iyi bilmeli, doğru bilmeli ki geleceğimiz olan evlatlarımız daha emin adımlarla ilerleyebilsin. Doğru ve gerçekler gizlenmemeli doğru arşivlerimiz hep aydın kalmalı ve geleceğimizde aydın olsun. Bu yüzden padişahlarımızın hayatlarını doğru öğrenmeliyiz. Bu kutsal topraklar atalarımızdan bizlere emanettir. Bizlerde gelecek nesillere daha iyi ve daha yaşanır bir hayat bırakmamız için topyekûn gece gündüz çalışmalıyız.
Tüm gençlerden isteğim tarihimizi iyi bilsinler, doğru bilsinler ki geleceğe daha kolay ve emin adımlar atabilsinler.
Bu duygularla bu kutsal toprakları bizlere emanet eden tüm kahramanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun.
Maske, Mesafe, Temizlik kurullarına uymamız dileğiyle..
Kalın sağlıcakla.