Timurtaş: En Büyük Sorunumuz Kenetlenememek

AK Parti kulislerinde ismi özellikle şu sıralar Malatya milletvekilliği için sıkça geçen Osman Timurtaş Malatyaolay.com'a konuştu.


Pütürgeli olan Osman Timurtaş başarılı bir kariyere sahip. Hüseyin Kölük Anadolu Lisesi, Malatya Fen Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Viyana Üniversitesi gibi okullarda okuyan, üç yıl Avrupa’da yaşayan Timurtaş, İngilizce, Almanca ve İtalyca dillerini biliyor. Uluslar arası ilişkiler uzmanı ve Ekonomist olan Osman Timurtaş’ın kariyerini bir çırpıda kâğıda dökmek bile zaman alıyor: Genç Müsiad, Malatyalı Üniversite Öğrencileri Derneği (MÜNÖD), Genç MİAD, Malatya Eğitim Bursu Platformu, Birlik Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİRSAM), Malatya GönüllüKalem Derneği, MEMUR-SEN Konfederasyonu, Genç MEMUR-SEN, İstanbul AK Parti Gençlik Kolları Teşkilatı, AK Parti Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcılığı ve Dış İlişkiler Başkanlığı…

 

Timurtaş hem mektepli hem de alaylı. Malatya ile bağını hiç koparmamış. Her fırsatta Malatya için üretmeye devam etmiş bir isim. Sizler için Timurtaş ile Ankara’da gerçekleştirdiğimiz söyleşi oldukça keyifli geçti.

 

Osman Bey, öncelikle AK Parti Malatya Milletvekili Aday Adayı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?

 

Henüz değil. Ancak yoğun bir istişare ve hazırlık süreci geçiriyoruz. Malatya, İstanbul ve Ankara’daki hemşehrilerimizle istişarelerim devam ediyor. Ben genel merkez gençlik kolları başkan yardımcılığı ve dış ilişkiler başkanlığı yaptım. O nedenle genel merkez boyutuyla da istişarelerimi sürdürüyorum. Tüm bu istişareler neticesinde kararımı açıklayacağım inşallah.

 

Neden vekil olmak istiyorsunuz?

 

Açıkçası ülke meseleleriyle ilgilenmeye çok küçük yaşlarda başladım. Babamın köy garajında bir bakkaliye dükkanı vardı. Bütün köylüler oraya gelirlerdi. Yol yordam bilmeyenlere mihmandarlık yapardım. Gittiğim her yerde devletin aksayan bir yönüyle karşılaşıyordum ve her seferinde “İnşallah bir gün gelecek ve tüm bu sorunları halledeceğim” diyordum. O nedenle başarılı bir öğrenci olduğum halde kişisel kariyerimi bir kenara koydum. Üniversite sınavında iyi puan almıştım ve Türkiye’nin en iyi tıp fakültesi olan Hacettepe’nin bile birkaç puan üstündeydim. Buna rağmen ülke meseleleriyle ilgilenme arzum beni Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü yazmaya itti. Geldiğimiz nokta itibariyle ülkeme milletvekili olarak hizmet etmeye devam etmek istiyorum. Bizimkisi, Bosna’nın Bilge Lideri Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi “üzerinde çok düşünülmüş ve planlanmış uzun bir yürüyüştür”. O nedenle vekillik bizim için bir amaç değil, başta Malatya olmak üzere ülkemize hizmet için sadece bir araçtır.

 

Vekillik için aday adayı olursanız, Malatya’dan mı olacaksınız?

 

Bunu, yaptığım istişareler belirleyecek. Benim gönlüm Malatya’dan yana. Zora talip olduğumun farkındayım ancak bunu yapmak zorundayım. İstanbul’a talip olursam işin kolayına kaçmış olurum. Malatya’da yapılması gereken çok iş var. Açıkçası vekillik çok ağır bir yük. Bu yükü ancak Malatya milletvekili olursam kaldırabileceğimi düşünüyorum çünkü Malatya’da vekillik yapmak benim için bir iş olmayacak. Futbol oynamayı seviyorsanız, futbol oynamak sizin için bir iş değildir, keyiftir. Ben de Malatya’yı ve Malatyalı hemşehrilerimi seviyorum, o nedenle Malatya’ya ve Malatyalı hemşehrilerime hizmet etmek benim için bir keyif olacaktır.

 

Malatya açısından siyaseten en büyük eksiklik olarak neyi görüyorsunuz?

 

En büyük sorunumuzun kenetlenme olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce Milletvekilleri kendi aralarında kenetlenmeli, daha sonra vekillerle Malatya ve Malatya dışındaki hemşehrilerimiz kenetlenmeli. İl ve ilçe teşkilatları, belediye başkanları, meclis üyeleri kenetlenmeli. Yerel bürokrasiyle kenetlenmeliyiz. Malatyasporla kenetlenmeliyiz. En önemli sorunumuz bu.

 

 

Doğru söylüyorsunuz, kenetlenememek birçok sorunu beraberinde getiriyor.

 

Kenetlenmenin olmadığı yerde, istişare olmaz. İstişare yoksa fitne vardır. Fitne varsa iç çatışmalar vardır. İç çatışmaların olduğu yerde, enerjinin büyük kısmı bu çatışmalara harcanır.

 

Kenetlenme yoksa lobicilik yapamazsınız, bürokraside var olamazsınız, sportif başarı elde edemezsiniz, özgüveninizi kaybedersiniz, heyecanınızı yitirirsiniz. O nedenle Malatya her şeyden önce muhakkak ama muhakkak kenetlenmeli.

 



 

Bu kenetlenme nasıl olacak peki?

 

Malatya’nın sağlam bir mayası var. Malatyalıların, gittikleri her yerde hemşehri dernekleri kurmalarının, ilk iş olarak Malatyalıları bulmalarının nedeni budur. Ben de Viyana’ya gittiğimde ilk iş olarak oradaki Malatyalı hemşehrilerimi buldum. Bir derneğimiz vardı ve sürekli bir aradaydık. Hatta ilk kirvelik heyecanımı orada yaşadım. Avrupa’nın en önemli İslam alimlerinden Malatyalı Selahattin Çelebi Hocam lütfetti ve beni küçük oğlunun kirvesi yaptı (Buradan kendisine saygılarımı iletiyorum). O derece kaynaştık. Dolayısıyla, kenetlenmek için bizde zaten irade var. Buralara küçük dokunuşlar yapmak, lokomotif olmak yeterli.

 

“Malatyalılık Ruhu” diye bir şey vardır. Bu ruh, kenetlenmek için önemli bir motivasyon kaynağı olabilir belki, ne dersiniz?

 

Evet, bu ruh aslında çok canlı fakat gittikçe bireyselleşiyoruz. Birey olarak her Malatyalı aslında bu ruha sahip. Bu ruhu tekrar kolektif hale getirmeliyiz.

 

Bu ruhun yeşertilmesi için Malatya’nın ortak değerlerine sahip çıkmalıyız, çocuklarımıza, gençlerimize ve yaşlılarımıza ilgi göstermeliyiz, kadınlarımıza kendilerini özel hissettirmeliyiz, gelenek ve göreneklerimizi her şart altında yaşatmaya devam etmeliyiz. Çok tatlı bir dilimiz var mesela, onu korumalıyız. Bizler gibi çocuklarımız da asma kilidi bildikleri gibi “köcek”i de bilmeli. “Eşkili küfte, analı gızlı, döşek, soyğa” dendiğinde çocuklarımızın zihninde karşılık bulmalı. Malatya dışındaki Malatyalılarla Malatya arasındaki gönül köprüsünü sağlam bir şekilde kurmalı, onları her fırsatta Malatyayla buluşturmalıyız.

 

Malatya deyince akla iki şey geliyor: Birincisi kayısı, ikincisi Malatyaspor. Bunlar her Malatyalının ortak noktasıdır, ortak sevdasıdır. Malatyalılık ruhu için bu iki unsur çok önemlidir. O nedenle nasip olur da görev alırsak kayısı ve Malatyaspor için çok özel iki parantez açacağız.

 

Yeri gelmişken; Malatyaspor için ne düşünüyorsunuz?

 

Malatyaspor’un bir kere her Malatyalının gönlünde çok özel bir yeri var. Öğrenciyken MÜNÖD’ü kurduğumuzda hemen ardından UNİKAP’ı da (Üniversiteli Kaplanlar) kurmuştuk. Malatyaspor hangi ile maça gitse kendisini UNİKAP karşılıyordu, tribünlerde UNİKAP oluyordu. Malatyaspor’un Malatya ekonomisi ile sosyal ve kültürel hayatı açısından çok stratejik bir önemi var. Malatyalılar pazartesiden çarşambaya Malatyaspor’un geçmiş haftadaki maçının kritiğini yapar, çarşambadan maç gününe kadar da o hafta oynanacak maçı konuşur. Ayrıca, süper ligde oynayan Malatyaspor’un şehrin reklamına, tanıtımına ve ekonomisine milyonlarca dolarla yapamayacağınız kadar katkısı vardır. Günümüzde spor yalnızca spor değildir, bacasız endüstridir. O nedenle Malatyaspor Malatyalılık ruhunun yeşertilmesi, Malatyalıların kenetlenmesi ve şehrimizin ekonomisi için çok stratejik bir unsurdur.

 

Malatya Kayısısı da bir türlü hak ettiği değeri bulamadı, kayısı için çözüm ne olabilir?

 

Malatya’nın en önemli gelir kaynağı hala kayısı. İhracat rakamlarında da aslan payı kayısının. 2014 yılında 406 milyon dolar olan Malatya ihracatının yaklaşık 200 milyon doları kayısıdan elde edildi. Fakat maalesef kayısı bir türlü hak ettiği değeri göremedi. Kayısı Birlik kuruldu, çeşitli girişimler oldu ancak kayısı olduğu yerde saymaya devam ediyor. Kayısının hak ettiği değeri bulması için birincisi yaş meyve olarak tüketimini arttırmalıyız. İkincisi kayısıdan katma değeri yüksek ürünler elde etmeliyiz. Şöyle düşünün: Bir gömlek ortalama 200 gram pamuktan elde ediliyor. Bu da aşağı yukarı 75 kuruşa tekabül eder. Pamuk işlenip önce ipliğe, sonra kumaşa son olarak da gömleğe dönüşünce ve bir de iyi bir markayla üretilince fiyatı 300 TL’ye kadar çıkıyor. Dolayısıyla 75 kuruşluk pamuktan 300 TL’lik gömlek çıkıyor. Kayısıyı da bu şekilde işleyerek fiyatını yükseltebiliriz. Üçüncüsü, kayısının yan ürünlerinin sayısını, endüstriyel ürün olarak kullanım oranını Ar-Ge ile arttırmalıyız. Peki bunu nasıl sağlayacğız? Elbette girişimcilere bu noktada iş düşüyor. Fakat bugüne kadar bu pek yapılamadığına göre şahsi fikrim Esenlik bünyesinde kurulacak iyi bir firmayla bunu başarabiliriz. Esenlik hem kayısı ticareti yapabilir hem de kuracağı Ar-Ge labarotuvarlarıyla katma değeri yüksek ürünler üretebilir.